Skip to content
| SUBSCRIBE | BECOME A MEMBER | JOBS

New briefing underlines that lignite coal plants should be closed first

Despite commitments made in the Paris Agreement to limit global warming, countries in the European Region continue to fuel climate change and air pollution – both affecting health on a large scale – through coal power generation. A new briefing by the Health and Environment Alliance (HEAL) (also available in German and and Turkish) demonstrates that 50% of the global lignite mining and use is taking place in Europe. Lignite coal – also called brown coal – is a form of coal that is highly inefficient and polluting.  Assessing lignite and hard coal over their life cycles shows that lignite is the most health harming form of coal and should be abolished as soon as possible.

“While European leaders have committed to tackling climate change and many initiatives are underway to mitigate its effects, many still approve of the energy sector in Europe relying on the burning of coal power, in particular on the production and use of lignite coal. Lignite production has remained the same since 2010, which is in clear contradiction to political goals”, says Anne Stauffer, Director for Strategy and Campaigns at the Health and Environment Alliance (HEAL). “Burning lignite and hard coal releases thousands of tons of health-harming air pollutants and makes already poor air quality worse.”

In 2016, 38% of global electricity were generated using hard coal and lignite, with European countries making up for a major share – 50% of yearly global lignite production and consumption takes place in the wider European region (490 million tons (Mt) production / 485 Mt consumption). Much of the lignite production is needed to fuel Europe’s own coal addiction: 293 coal power plants are still operating with 184 GW installed capacity, with 40% or 110 of these plants (at 74 GW capacity) using lignite. In the Western Balkan countries (Albania, Bosnia & Herzegovina, Kosovo, Macedonia, Montenegro and Serbia) 100% of the existing 16 coal power plants run on lignite. In Turkey, 16 out of 27 coal power plants or 52% in operation are lignite based.

While there is no such thing as clean coal, lignite is the most health-harming form of coal – due to its relatively high water content (40-60%), it has smaller energetic value per mass unit than hard coal. As a result, a higher amount of lignite needs to be burned to produce the same amount of energy for example, in Turkey 3.4 times more). Burning more means more air pollution with particulate matter (PM), sulphur dioxide (SO2), nitrogen oxides (NOx), heavy metals and other pollutants, pollution that can travel thousands of kilometres across borders and even oceans. Burning coal for electricity generation is also one of the biggest industrial sources of CO2 emissions, fuelling climate change.

Germany, Turkey and Poland are the top European lignite consuming countries. They are also the countries that cause the most harm to health due to the toxic air pollution emitted by coal power plants on their territory. Hard coal and lignite power plants cause 5,830 premature deaths/year in Poland, 4,350 in Germany. In Turkey, it is estimated that 20 existing coal plants are responsible for 2,876 early deaths annually.

“In order to protect both health and climate, we expect European leaders to walk the talk at COP24 and strengthen national commitments. This includes ensuring a full phase out of coal power by 2030 and favouring healthy and renewable energy forms”, added Anne Stauffer. “ The health sector has a unique role to play in encouraging and accelerating the transition from polluting to healthy energy forms in Europe and beyond. We invite doctors and health experts to engage in debates on healthy energy options with the ministry of health, ministry of energy and other governmental institutions, as well as with the public, with the aim of including health impact assessments when making decisions on energy and climate policies.”

İklim Zirvesi’nde Türkiye’nin Linyit Üretimi ve Sağlık Etkileri Mercek Altına Alındı

Birleşmiş Milletler 24. İklim Değişikliği Konferansı (COP24) ikinci haftasına girerken HEAL yeni araştırmasında Türkiye’nin linyit dünyada en çok linyit tüketen dördüncü ülke olduğunu açıkladı. HEAL yayınlanan bu yeni raporunda halk sağlığının korunması ve hava kirliliğinin önlenmesi için bütün termik santrallerin kapatılması ve Türkiye’nin bu linyit tüketim alışkanlığından vazgeçmesi çağrısında bulundu.

“Linyit kömürü: Sağlık etkileri ve sağlık sektöründen tavsiyeler”isimli rapora göre, Türkiye’de 2016 yılında 70,2 milyon ton linyit üretildi ve tüketildi, bu linyitin yarısından fazlası kömürlü termik santrallerde kullanıldı. Türkiye’de işletmedeki 27 kömürlü termik santralin 11’inde linyit kullanılıyor, başka bir deyişle 19,9 GW kömürlü termik santral kapasitesinin %52’si linyit kömürüne dayanıyor. Ülke bu linyit üretimiyle dünyada dördüncü, Avrupa’da ise ikinci sıraya oturuyor.

İklim değişikliğinin en temel nedenlerinden olan kömürün sağlığa etkilerinin altını çizen Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) üyesi Doç. Dr. Çiğdem Çağlayan, “HEAL’in linyit özelinde hazırladığı yeni rapor, kömür kullanımının sağlık etkileri konusunda politika yapıcılara güçlü kanıtlar sunan önemli bir çalışma” dedi. Çağlayan şöyle devam etti; “Bugüne kadar yapılmış birçok araştırmada kömürlü termik santrallerin mevcut olduğu bölgelerde astım, kanser, KOAH gibi hastalıklarda artışa neden olduğu yadsınamaz bir biçimde ortaya konulmuştur. Ayrıca Türkiye’de kömürlü termik santrallerin, yarattıkları hava kirliliği sebebiyle yılda yaklaşık 3 bin erken ölüme sebep olduğu tahmin edilmektedir”.

Temiz kömür diye bir şeyin olmadığının altını çizen HEAL Türkiye Danışmanı Funda Gacal, “Zonguldak’ta taş kömürünün hava kirliliğine sebep olduğunu görüyoruz. Resmi rakamlar, hava kirliliğinin hem Türkiye’nin hem Dünya Sağlık Örgütü’nün limitlerinin çok üstünde olduğunu ortaya koyuyor. Yeni raporumuz, Türkiye’de aynı miktarda elektrik üretmek için taş kömüründen üç kat daha fazla linyit kullanılması gerektiğini ortaya koydu. Bunun daha fazla kirlilik ve olumsuz sağlık etkisi anlamına geldiğini tahmin etmek zor değil” dedi.

Türkiye’deki en büyük termik santrallere bakıldığında yine linyit yakıt kaynağı olarak ortaya çıkıyor. Afşin Elbistan A ve B linyit santralleri ve Yatağan başta olmak üzere Muğla’daki linyit yakıtlı santraller buna örnek gösterilebilir. Son yıllarda yeni kömürlü termik santral planları ile gündeme gelen Eskişehir, Çanakkale ve Tekirdağ gibi şehirlere yapılmak istenen santrallerin neredeyse hepsinde linyit kullanılması hedefleniyor.

Türkiye’yle beraber Avrupa’daki diğer ülkeleri de inceleyen rapora göre, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı Avrupa’daki bölgesindeki ülkeler dünyadaki linyitin yüzde 50’sini üretip tüketiyor ve Avrupa’daki kömürlü termik santrallerin yüzde 40’ı linyitle çalışıyor. Avrupa Birliği’nin en büyük, en kirli ve insan sağlığına en zararlı termik santrali olan ve Polonya’da yer alan Belchatow santrali de yine linyit kullanıyor. Avrupa ülkelerine, yüksek linyit üretim ve tüketim modellerini terk etmeleri ve acilen linyit de dahil tüm yeni kömürlü termik santral projelerinden vazgeçmeleri çağrısı yapılıyor.

Türkiye hem sayı hem de kapasite bakımından Avrupa ülkeleri arasında en fazla yeni kömürlü termik santral planlayan ülke olarak öne çıkıyor. Geçtiğimiz Cumartesi COP24 kapsamında düzenlenen İklim ve Sağlık Zirvesi hakkında konuşan HEAL’in Türkiye Danışmanı Funda Gacal “Linyit özelinde çalıştığımız veriler, linyitin iklim üzerinde son derece yıkıcı bir etkisi olduğunun altını çiziyor. Ancak buna rağmen Avrupa’da ve Türkiye’de 2010’dan bu yana linyit üretiminde hiçbir belirgin düşüş gözlenmedi, bu da iklim değişikliği mücadelesine gölge düşürüyor. Gerçek anlamda insan sağlığını korumak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için enerji sistemimizi acilen dönüştürmemiz gerekiyor. Ancak ne yazık ki binlerce politikacının bir araya geldiği iklim zirvelerinde insan ve diğer canlıların sağlığının ana konu olmadığını görüyoruz” dedi.

Türkiye yenilenebilir enerji potansiyelini kullanarak gelişen ülkelere iyi bir rol model olabileceği halde, Paris Anlaşması ve iklim mücadelesinden gittikçe uzaklaşıyor. Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Halk Sağlığı Uzmanı Gamze Varol, “Geçtiğimiz hafta Dünya Sağlık Örgütü’nün COP24 kapsamında duyurduğu yeni rapor incelendiğinde görülüyor ki, iklim değişikliği ile mücadele etmenin sağlık faydaları maliyetinden çok daha yüksek; iki katı kadar. HEAL’in bu raporu da benzer bulguları bize sunuyor. Buradan Türkiye’ye, halk sağlığını korumak ve geliştirmek amacıyla, başta enerji üretim modellerinde değişiklik yapmak olmak üzere çok görev düşüyor” diyerek sözlerini noktaladı.

Contact:

Elke Zander, Health and Environment Alliance (HEAL), elke@env-health.org, tel.: +32 (0)2 234 36 4

Note to editors

  1.    Full report can be found here
  2.    “Countries in the European region” referred as Albania, Andorra, Austria, Belgium, Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Cyprus, Czech Republic, Denmark, Estonia, Finland, France, Germany, Greece, Hungary, Ireland, Iceland, Italy, Kosovo, Latvia, Liechtenstein, Lithuania, Luxembourg, Macedonia (former Yugoslav Republic), Malta, Monaco, Montenegro, Netherlands, Norway, Poland, Portugal, Romania, San Marino, Serbia, Slovakia, Slovenia, Spain, Sweden, Switzerland, Turkey, United Kingdom and Vatican City State.
Back To Top